4 Aralık 2010 Cumartesi

Albüm Eleştirisi: Steve Vai - Seventh Song

Ülkemizde de adını yeterince olmasa da belli oranda duyurmuş gitar virtüözü Steve Vai. Alive In Ultra World albümünde Türkiye için kaydettiği şarkıyı (Incantation), Türkiye'de kaydedip, Türkiye halkına adamayı planlamasına rağmen, İstanbul'da kaydı yaptığı konserden sonraki günlerden birinde halkın milli maç sonrası sevinçlerini çektiği fotoğraflarla ölümsüzleştirdikten sonra bir vatandaşın bir anda Vai'nin dalgın anında fotoğraf makinasını alıp götürmesi sonucunda şarkıyı Bulgaristan halkına adamıştır. 11 kez Grammy'e aday olmuş ve 3'ünü kazanmış, dünya tarihinin en önemli gitar virtüözlerinden ve kompozitörlerinden birisi. Türkiye'ye 2000 ve 2005 yılları olmak üzere 2 kez gelmiş, 2005 yılında İstanbul ve Ankara olmak üzere 2 konser vermiştir. Perdesiz gitarın telif hakkının sahibi Erkan Oğur'a yabancı yayınlarda defalarca saygılarını iletmiştir.
Seventh Song (2000) , bilindik toplama albümlerinden farklı bir özelliğe sahip: Sanatçı, bütün stüdyo albümlerindeki 7. şarkıları bu albümde derlemiş ve ortaya çok uyumlu bir enstrümental albüm çıkmış. Albüm, Vai'nin en ünlü şarkısı Grammy adayı "For The Love Of God"la başlıyor. Giriş şarkısı olmasından dolayı şarkı, albümün kişiliğinin belirlenmesinde önemli bir etken. Hakkında yorum yapmam gerekirse ilham sonucu üretilmiş ve büyük bir başarıyla işlenmiş, fonu arp'le oluşturulmuş lezzetli bir parça. Touching Tounges, enstrümental olmasına karşın içinde harika bir senaryo barındıran ve Devin Townsend'in çok yerinde ve tadında olan doğaçlama vokanin olduğu bölümüyle "tadından yenmez" hale gelmiş. Windows To The Soul, "In your eyes, I found comfort and peace." ve "The treasure of and endless ocean of love lies in your soul, behind the windows that are your eyes." sözlerini barındıran ve sololarda duyguların notalarla anlatıldığı hissi bir parça. Burning Down The Mountain, albümde es geçtiğim ve kaseti dinlerken bandı sonraki şarkı için ileri sardığım tek parça, Vai'nin yeterince tecrübeli olmadığı dönemlerden. Tender Surrender şarkısı hakkında başımdan geçen bir olayı anlatayım; Birkaç yıl önce gitar öğretmenim, içinde Tender Surrender'ı da barındıran Alien Love Secrets albümünü bana verdikten birkaç gün sonra telefonla bana birşey sormak için arıyor, açtığım anda, "Hocam, Tender Surrender keyfimi yarıda kestiniz" dememle birlikte sevinip: "Oo aferin aferin, Tender Surrender haa..."... Benzer bir olay 2. defa daha yaşanıyor, ancak 3. yaşanışında hocam bana benzer bir cevap vermiyor: "Başlarım senin Tender Surrender keyfine!" 
Hand on heart da albümün hissi (Bu gitar soloları mı hissi? diye sorabilirsiniz, evet, hissi...) bütünlüğünde önemli rol oynayan başarılı bir duygusal bir parça, ince çıkışlarıyla ve başarılı çeşitlemelere uğramış tekrarlarıyla dikkat çekiyor. Melissa's Garden 7. şarkıların derlendiği albümün 7. şarkısı ve ilk defa Seventh Song'da yayınlanmış olma özelliğine sahip. Steve Vai için farklı bir eser, farklı bir ruh hali var ve bir Romantik Dönem eseri havası taşımakta, oldukça etkileyici. Call It Sleep, albüm içinde çok ilgi çekici olmamasına karşın sırıtmıyor ve bütünlüğü sağlamada önemli rol oynuyor. Christmas Time is Here, elektrik gitar yerine yaylı bir çalgıyla çalınsa daha etkileyici olabilir, kompozisyonun kalitesi ve doyuruculuğu yerinde. The Wall Of Light'ı bir geçiş şarkısı olarak düşünebiliriz, kendisinden önceki ve sonraki şarkıları bağlamakta işinin ehli. Boston Rain Melody, "Bu şarkıyı Boston sokaklarında yağmur altında dinlemek bir başka!" diyebilmek isterdim, Boston'ı da bilmem ama bu şarkı albümü sonlandırıyor ve beyninizin sağ lobunun karnını doyuran son lokmayı afiyetle yediriyor ve abur cuburla değil, dengeli beslenmiş oluyorsunuz.

9 Kasım 2010 Salı

Albüm Eleştirisi: Santana - Amigos

Geçen kış Denizli'de bir kitabevi-müzik markette kasetlerde çok hoş bir indirim vardı, bende bu kasetin 1990 yeniden-basım'ı ve Stevie Wonder'ın Ballad Collection kasetini aldım. Kasetleri evde ve evden dersaneye yollarda dinledim, haliyle içindeki şarkıları ne zaman duysam aklıma Denizli gelmekte. Santana'nın 3 Disklik "Gold" toplamasında Amigos'tan 2 şarkı bulunmakta. Bunlar Europa (Earth`s Cry, Heaven`s Smile) ve Dance Sister Dance (Baila Mi Hermana).
Amigos'un giriş şarkısı olan "Dance Sister Dance" çok geniş içerikli bir şarkı olmamasına karşın içerik ön vokal ve gitarla özenle ve başarıyla doldurulmuş. Gerek ritm gerekse Meksika havalarını size getiren bölgesel unsurlar şarkının kişiliğine uymakta, ancak şarkı biraz fazla uzatılmış. "Take Me With You" sanki iki şarkının bir olmasıyla meydana gelmiş bir enstrümental şarkı. Duygu yüklü olan ikinci bölüm ezgisel anlamda daha yoğun bir içeriğe sahip, ilk bölüm bir yerden sonra sanki bir doğaçlama kompozisyon havası veriyor. "Let Me", çok daha kısa bir süreye sığdırılıp özetlenmesi gereken bir şarkı. Tekrarların fazlalığı, müziği erken sindirmemize sebep oluyor ve sonradan giren sololar da zayıf, lakin şarkının kapanış bölümü başarılı. "Gitano", içinde geçen amigo sözleri muhtemelen albüme adını vermiş. Bayağı bir solo ile başlayan şarkı tekrarlarla devam ediyor, geçişler başarılı olmasına karşın tekrarlanan Amigo'lu-Endugru'lu bölümler kulağımızın pasını silmemize hiçbir katkı sağlamıyor, hatta tekrarlar bir süre sonra sıkıcı hal alıyor.
"Tell Me You Are Tired" güzel bir şarkı olmasına rağmen daha fazla enstrümanla süslenmesi gereken bir şarkı, mevcut enstrümanlar biraz sayıca az olmamasına rağmen biraz yetersiz kalıyor, şarkının bir solo gitara ihtiyacı var gibi görünüyor, ve bu şarkı da diğer birçok şarkı gibi oldukça uzun, tekrarlı. "Europa" (Earth`s Cry, Heaven`s Smile), kasetimde parantez içinde Europa yazıyor :-). Santana'nın belki de en ünlü şarkısı. Bu şarkıyı eleştirmek kimseye düşmez çünkü Santana bu şarkıyı gerçekten içinden geldiği için bestelemiş, gerek başından ortalarına kadarını, gerekse temponun yükseldiği son bölümleri... "Let It Shine", kesinlikle sıradışı bir şarkı ve başarılı demekten kendimi alamayacağım ama yine de tekrarları çok.
Amigos albümü gerçekten bir bütün oluşturmakta ve şarkılar birbirini desteklemekte. Kasetten, sonraki şarkıya atlama şansım olmadığı için böyle zannediyor olabilir miyim bilmiyorum. Ama hiç zannetmiyorum. Santana, bir bütün olarak gayet başarılı bir albüm çıkarmış.

1 Kasım 2010 Pazartesi

Albüm eleştirisi: Eric Johnson – Venus Isle

Bahçeşehir Üniversitesi portalında yazdığım ilk yazıdır:

İlk yazımı ülkemizde ne yazık ki pek tanınmayan çok donanımlı bir gitarist, piyanist, vokalist ve bestecinin en saygı duyduğum albümlerinden birine ayırmaya karar verdim. 1954 Austin, Teksas doğumlu sanatçı, çeşitli yıllarda, çeşitli dallarda Grammy adayı olmuş ve 1990 yılındaki “Ah Via Musicom” albümündeki “Cliffs Of Dover” isimli parçasıyla en iyi enstrümental performansı dalında Grammy ödülünü kazanmıştır. 1996 yılında Steve Vai ve Joe Satriani ile birlikte G3 organizasyonu çerçevesinde konser yapmıştır. Gitaristlik ve solo yazarlığındaki başarısı Carlos Santana, Steve Morse, B. B. King, Stevie Ray Vaughen gibi büyük sanatçılarca takdir edilmiştir. Türkiye’de de kendisini tanıyanların, dinleyebilenlerin onun sanatına ne kadar hayran oldukları sanal ortamdaki çeşitli sözlüklerde görülmektedir. Ancak sevenlerinin ona ilgisi yoğun olsa da, ülkemizde sevenlerinin sayısı Metallica grubunun yüzde birini bile bulamamaktadır.

Venus Isle (1996), All Music Guide’da 3 yıldızlı bir albüm olarak belirtilmesinden üzüntü ve öfke duyduğum (Bugün kontrol ettiğimde editör değişiminden dolayı 4.5 yıldıza çıkarılmış olmasından dolayı biraz olsun rahatladığım), belki de 20. yüzyılın en sanatsal bestelerine sahip albümü. Rock müziğin elektrik gitarının distortion’ını sonuna kadar açmakla rock müzik olduğunun bilinçaltlarına kazındığı bu yıllarda 14 yıl öncesinden “Rock demek daha seçkin demek değil, Rock olunca besteler daha kaliteli demek değil, ben gitarımın distortion’ını açmadığım için Grammy’nin Pop dallarında da aday olarak belirlendim. Rock da, Pop da, Jazz da Popüler müzik çatısı altında olduktan sonra hepsi birdir, önemli olan yorumun ve bestelerin kalitesidir. “ diyor albümdeki 11 şarkı.

Albümdeki sözlü şarkılar en az enstrümental şarkılar kadar başarılı. When The Sun Meets The Sky ve Camel’s Night Out eserleri beni diğer eserlere nazaran bir ölçü daha az etkiledi ki bu parçalar da oldukça nitelikli. Manhattan, Pavillion, S.R.V., Venus Reprise’da solo gitar, fon-ritm gitar, klavye, organ, perküsyon unsurları barınmakta. Manhattan ve S.R.V. Eric Johnson’ın 1996′daki G3′te icra ettiği parçalardan ikisi. Manhattan, Cliffs Of Dover’la birlikte sanatçının en bilinen şarkıları. Manhattan, ana melodinin yanında tüm trafiği notalara döküldüğünde albümdeki tüm şarkılar gibi uzun sayfalar kaplamakta. S.R.V. parçası adından da anlaşılacağı üzere Stevie Ray Vaughen’e adanmış, gerçekten de eserdeki dizi, gitarın tonu S. R. Vaughen’i hatırlatmakta. Venus Reprise, oldukça kısa bir parça olmasına rağmen albümdeki diğer enstrümental şarkılar gibi şarkılar gibi yoğun sanatsal etkiler vermekte. Eric Johnson’ın piyano çaldığı Song For Lynette parçası, sanatçının gerek çalgıyı çalmadaki başarısını gerekse çeşitli kanallardan nitelikli besteler yapma becerisini göstermekte. Venus Isle, Battle We Have Won, All About You, Lonely In The Night ise sözlerinin etkileyiciliği (düşündürücülüğü) ve vokal-solo-fon uyumu ile albüm hakkındaki düşüncelerimi doğrulamamı sağlıyor. Camel’s Night Out ve When The Sun Meets The Sky şarkıları hariç albümdeki diğer tüm eserde her nota, “en” uyumlu nota ile takip edilmiş. Uzun süreli stüdyo çalışmaları ile en içe sinen riff’ler seçilmiş. Sonuç “nesnel”: Mükemmel.

2 Haziran 2010 Çarşamba

Türkiye'deki sistemle seçilen öğrenci, vatana millete hayırlı olacak öğrenci mi?


Konuya balıklama dalıyorum, Mimar olacak adamın biyolojiye, doktor olacak adamın geometriye ne ihtiyacı var? Lise 2'de sayısal, eşit ağırlık seçimi yerine sayısal'ın fen dallarından biri seçilme daha mantıklı olmaz mı? Olur. Zaten denecek o kadar söz var ki, eşit ağırlık öğrencisi fen görmezken biz(sayısal mağdurlar) neden edebiyat görüp dururuz haa?
Hangi derse çalışacağımızı şaşırdık artık, LYS sistemini getirip, ders ağırlıklarını değiştirsen ne olacak? Mimar olacak adam yine biyoloji çalışmak zorunda.
Onu da geç, şahsen fizik severim ama bu müfredata konan konular ne böyle yahu, lityumun 2. yörüngesiyle hidrojenin 1. yörüngesindeki enerjilerin oranını bile buluyoruz maşallah. Peki bu soruları yapan öğrenciler zeki öğrenciler mi? Hadi hareket, iş güç enerji, yani mekanik konularında bir mantık ar, ama bunları en iyi yapan öğrenci inek öğrenci. Seçilen öğrenci de mantığını, hayal gücünü iyi çalıştırmasından çok, otlamayı ve geviş getirmeyi iyi bildiğinden dolayı kazanıyor.
Sınavsız olsa da olmaz, bu ülkenin öğretmenlerinin vereceği okul notlarına da güven olmaz, bana notum kadar sözlü verir, başkasının notunu 30-40 arttırır. Benim çözüm önerim (Sadece sayısal öğrenciler için yazıyorum, diğerlerini de sen yorumla m.e.b. ve ösym) Her sayısal öğrencisi 1 ya da 2 ders fen dersi görecek, bu dersler, istediği meslek dalına göre yoğunlaştırılacak. Örneğin tıp isteyen birisi 10. sınıftan itibaren sadece biyoloji ve kimya görecek, mühendislik isteyense matematik, fizik ve kimya, seçilen dalın ders ağırlıkları da öneme göre ayarlanacak. Yani konu dağılımı değiştirilecek. Mimar olan fizik, matematik, geometri görecek, örneğin fizikte 12. sınıf konularının hiçbirini görmesine, matematiğinin de çok yoğun olmasına gerek yok. ÖSYM ve MEB bunu benden iyi ayarlayabilir ama yeter ki öğrenciler illallah desin, demeyen bizim olsun mantığıyla, bu ülke hiçbir yere gidemez. Sanki benim yazdığım yazıyı biri görcek haa. Olsun, ben yine de yazayım.

1 Haziran 2010 Salı

Michael Jackson çocuk tacizcisi miydi?


Tüm aşağılık insanlar, parayı kolay yollardan kazanmak isterler, bu durum onları cehenneme yaklaştırsa da umurlarında değildir.
Acaba Michael Jackson çocuk tacizcisi miydi? Evliliklerini bu dedikoduları örtbas etmek için mi yaptı? İnsanlara insanlık ve dünya adına mesaj veren şarkılarını sadece insanların kendisi hakkındaki kötü düşüncelerini değiştirmek için mi yazdı? E ne de olsa ateş olmayan yerden duman çıkmaz... Ama para çıkacak yerden öyle bir duman çıkartırlar ki, önünüzü göremezsiniz.
Michael, ilk "mesaj"lı şarkısını 1985'te yazdı(ilk taciz olaylarından 8 yıl önce), insanların sevme kaygısını hiç taşımazken, hatta dünyanın en sevilen insanıyken yazdı. Bu şarkıyı yazmasındaki amaç Afrika'daki çocuklar için bağış toplamaktı, USA For Africa grubunu bir araya getiren, Michael, Lionel Richie ve Quincy Jones, bu konuda büyük işler başarmıştı ki bu sene bu şarkı günümüz sanatçıları tarafından yeniden yorumlandı ve Haiti'ye yardım yapıldı. 1991'de de Dangerous albümüne, yazdığı "Heal The World" şarkısını koydu. Bu şarkı da gezegen ve barış adına anlamlı mesajlar taşıyordu. Dangerous albüm kapağında da Michael, çocukları ve dünyayı korumayı görev bildiğini, onları elinin üstünde taşıyarak gösteriyordu.
1993'e kadar her dönemde insanlar Michael'ın çocukları çok sevdiğini biliyorlardı. 1993'te Michael'a ilk suçlama yapıldı. Michael'ın, komşusunun oğlunu taciz ettiğine yönelik davada Michael kanıt yetersizliği değil, kanıtsızlıktan dolayı beraat etti ancak yine de komşusuna belli miktarda tazminat ücreti ödemişti, komşu Chandler ailesi zengin zengin yaşadı yıllarca, taa ki 25 Haziran 2009'da, Michael öldükten birkaç gün sonra, baba Evan Chandler'ın tek kurşunla intiharına kadar. Aynı günlerde "taciz edilen" Jordan Chandler da Michael'ın aslında onu hiç taciz etmediğini, babasının bu oyunu para için başlattığını ve o yıllardaki dava sırasında Michael'ın kendisine "Şimdi itiraf edemiyorsun biliyorum ama bari ben ölünce gerçekleri söyle" dediğini belirtti.
Aşağılık Tom Sneddon'un kışkırtmalarını, 2003'te ipucu yaratmak için Gavin Arvizo'ya yaptırılanları(ve şu an anne Janet Arvizo'nun dolandırıcılıktan yargılanmasını), dava sırasında Michael'ın odasına kasten konulduğu kanıtlanan; çocukların parmak izinin bulunduğu porno dergileri ve bütün bu iftiraların illuminati ile ilişkisini araştırın. Bütün bu taciz dedikodularının ne kadar palavra olduğunu kendiniz araştırarak öğrenin de kendi kendinizi geliştirdiğiniz için biraz huzur duyun.
Birazı benden olsun:
http://trashselector.com/evan-chandler-i-lied-for-my-father-im-sorry-michael/
http://www.gopetition.com/petitions/convict-janet-arvizo.html
http://www.hurriyetport.com/news/124/ARTICLE/15606/2009-11-19.html
http://www.uludagsozluk.com/e/5488880/

Vitiligo Nedir? Michael Jackson tenini beyazlattı mı?


Resmi görüyor musunuz, bu hastalık ne kadar küçük yaşlarda baş gösterebiliyor, Michael Jackson'da ise 23-24 yaşlarında meydana çıkmış.
http://www.istanbulhaber.com.tr/haber/vitiligo-hastaligi-ve-michael-jackson-8164.htm
http://en.wikipedia.org/wiki/Vitiligo
Michael'ın baba tarafından gelen bu hastalık, dünyada yüzde bir oranında rastlaniyor. Uzun bi açıklama yapmama gerek yok sanırım, benden daha güzel açıklayan birisi var:http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=48098
Michael'ın dudağına ruj sürmesi bu hastalıktan dolayı, çünkü dudağının renk pigmentleri de hastalıktan dolayı yok olmuş. Okuyun artık okuyun, adam neler çekmiş siz hala kendini beyazlattı der durursunuz.

Düzenleme: Bülent Ersoy kendi isteğiyle kadın oldu ve kendisini hep doğurganlık özelliği olmayan kadın diye tanıttı, çünkü bunu kendi isteğiyle yapmıştı, bundan memnundu.
Michael'sa kendisini hep siyah olarak tanıttı, bununla gurur duyduğunu söyledi. Böyle bir kompleksi olsaydı, bunu söyleyecek bir içgüdüye öyle ya da böyle sahip olamazdı.

27 Mayıs 2010 Perşembe

Michael Jackson Kaç Estetik Ameliyat Geçirdi?


Facebook'taki profil fotoğrafınızı en son ne zaman değiştirdiniz? Aaa çok olmuş, hadi yeni bişeyler daha çekeyim.
1: Olmadı,
2: Iıy bu ben miyim bee
3: Off bi aynaya bakıp geleyim.
4: Hadi 10 dakka daha boyunca bakmadan 30 fotoğraf çekeyim, en çok beğendiğimi koyarım. Eveet. Sizin böyle hakkınız var ama Michael'ın fotoğrafını çekenlerin, gazetelerinde çektikleri en iğrenç fotoğrafı yayınlamalarını engellemek adına Michael'ın hiçbir hakkı yok. Basın, Michael'ı kullanarak gelir elde etme yolunu sanal estetik ameliyatlar yaratmakta buldu; hani 1982'de burnunu incelttirdi ya hani, ohoo bi de 1987'de "birden" bembeyaz oldu ameliyatla, bu konuda biz ne desek inanır artık halk.
Yarın gazetemizde Michael Jackson'ın estetik faciası fotoğrafları!! Tabi gazetemsi kağıt, milyonlarca satar. Ama 2005 yılında bile(Koyduğum resim [Kesinlikle bir stüdyo fotoğrafı değil] [Ki Michael 2002'den itibaren hiçbir estetik ameliyat olmadı]) iyi fotoğrafları çekildiğinde yüzünün eskisinden çok da farklı olmadığını, sadece yaşlandığını ve sadece burnunda küçük değişiklikler(Thriller zamanındaki burun daraltma ve hafif bir kaldırma hariç [Sizin de babanız sizinle daha siz 6 yaşındayken koca burun diye dalga geçseydi siz burnunuzu toptan aldırırdınız]) olduğunu görebiliriz.
http://www.mjjpictures.com/20032005/various/rally/rally.html
Verdiğim link'te yukarıda gördüğünüz resimle aynı gün çekilen diğer resimler var, Michael fotoğrafların bazılarında oldukça kötü çıkmış. Aaa demek ki bi estetik yaptırıp gelmiş, her saniyeyi de değerlendiriyor maşallah. (Gerçekten de bir gün arayla çekilmiş resimleri arada 1 ay varmış gibi gösterip estetik ameliyatlar yaratan internet siteleri var)
http://www.geniusmichaeljackson.com/en/facts.html
Verdiğim bu link'te de Michael'ın yılları da verilmiş bazı fotoğrafları var, karşılaştırmalar yapılmış, gidin bakın da artık önyargılarınızdan vazgeçin.

Michael Jackson Homoseksüel mi?


İnanan çok... Ama herkes diyor yani... gazetede, televizyonlarda, sağda solda çok duyduk.. doğrudur doğru...
İnsan en olmayacak şeyi bile 100 kere duydu mu inanırmış. Herkes de öyle inanmış. Ama araştırma nedir bilmez Türk halkı bi bakmaz ki bu adamın hiç sevgilisi, karısı falan olmuş mu diye...
"Ee olmuş n'olcak yani? O lafları üzerinden kaldırmak için bulmuştur." diyorsunuz. Ama Michael'ın birlikte olduğu kadınlar parayla falan tutulacak kadınlar mı? Eğer adları homo'nun sevgilisine çıkarsa hayatları bitecek insanlar.. Lisa Marie Presley, Brooke Shields, Tatiana Thumbtzen, Tatum O'neal... bunlar sadece bilinenlerden bazıları. Lisa Marie, Michael'la evliliğinin her yönüyle gerçek bir evlilik olduğunu kaç defa açıkladı... Madonna'yla Michael'ın bir ilişkisi olduğunu bilmiyor olmamıza karşın Madonna da Michael'la cinsel anlamda da ilişki yaşadığını açıkladı. Eğer bunları bildikten sonra hala Michael'ın gay olduğuna inanıyorsanız gerizekalı olmanız gerek, ne diyem.

26 Mayıs 2010 Çarşamba

Michael Jackson'ın sanatını anlayabiliyor muyuz?


Mp3 çalarında kimi dinliyorsun? Michael Jackson mı? Pop yani.. hıı, ben Rock dinliyorum.
Böyle bir olay yaşamadım ama yaşanıyor olabilir. Böyle bir olay yaşasam zaten “G3 konserlerinden en sevdiğin hangi sene olanı?” “Beatles’ın Come Together’ını Aerosmith’den bile daha başarılı yorumlayan ve şarkıyı gerçek bir Rock şarkısına dönüştüren kim?” “Metallica’nın gitaristinin hocası kim?” “Steve Vai’nin tanıyıp saygı duyduğu, perdesiz gitarı icat eden Türk kim?”… ve daha binlerce sorunun cevapsız kalmasıyla belki durup düşünür. Zaten pop kelimesinin anlamı zamanla değişime uğramıştır; Eskiden (90ların ortalarına kadar) “Popüler Müzik”in kısaltması olan, yani içinde rock, r&b, jazz, soul ve klasik müzik, new age, etnik ve halk müziklerinin harici diğer müzik türlerini barındıran bir türdü pop. Pop’un kralı sözü ise Michael’a bu değişimden önce verilmişti bütün dünya tarafından.
Günümüzde Michael Jackson’a normal bir Popstar muamelesi yapan zavallı cahiller olabilir. Ben rock dinliyorum deyip Green Day’i, Manga’yı, Duman’ı, Nirvana’yı, Red Hot Chili Peppers’ı , Linkin Park’ı, Teoman’ı, Şebnem Ferah’ı, Emre Aydın’ı… kastedip Steve Vai’den, Jimi Hendrix’ten, Led Zeppelin’den, Eric Johnson’dan, Eddie Van Halen’dan ve daha nicelerinden haberdar olmayanlar olabilir….
Fikrimce Steve Vai, dünyanın gördüğü müziğe en yetenekli 10 insanoğlundan birisidir (Merak etmeyin Mozart’ın da, Beethoven’ın da, Çaykovski’nin de, Haydn’ın da birçok eserini onlarca kez dinledim, klasik müzik konusunda cahil değilim) , lakin tembel bir şahsiyettir; küçük parmağıyla yazabileceği şarkıları albümlerine koymuştur. Sex and Religion albümündeki soloların çoğunun albümün kaydı sırasında estiğini düşünüyorum örneğin. Benim Steve Vai hakkında paragrafın başında yazdıklarımı düşünmeme sebebiyet veren unsurlar ise Salamanders In The Sun, Lotus Feet, Die to Live, Kill The Guy With The Ball, Blue Powder, Dyin’ Day, Melissa’s Garden, Windows to the Soul, For The Love of God, Hand on Heart ve bence en özeli Gentle Ways(Sound Theories)’dir. Siz de Visual Sound Theories DVD’sini alıp, orkestrasyonu yapılmış Steve Vai şarkılarını dinleyebilirsiniz. Beğenmezseniz kendinizi beğeneceğim diye kasmanıza lüzum yok, iyi olduğunuz dala yönelin, müzikten uzak durun… Sağa sola da ben şunu-bunu dinliyorum demeyin.
Steve Vai’yle Michael Jackson’ın ne alakası var birader yahu? Çok alakası var; 2009 Martta Steve Vai Meinl Gitar Festivalinde, birçok ünlü gtaristin şarkılarının arasında Michael Jackson’ın Beat It’ini çalıyor. Mekanı cennet olsun demek için değil, bu video Michael’ın ölümünden üç ay önce önce. Steve, Michael’a zaten saygı duyuyor. İkincisi ise, bu müzik dehasının Pop’un kralına karşı saygı duymaktan fazlasını hissettiğini gösteriyor:
“Onu eleştirmeyi çok seviyoruz, ama onun şarkılarıyla büyüdük ve onun inanılmaz müzikal yeteneğini inkar edemeyiz, 2. favori albümüm Michael Jackson’ın HIStory albümüdür.”
Bazı insanlar göremez ya güzel bir şeyde güzellikleri, tarihte onu görebilme yeteneği en fazla olan 10 kişiden birisi olan Steve, görmüş… Zamanında Michael’ın taciz davalarından dolayı (tacizci olduğuna inanan var mı? Bkz: can17.blogspot.com ) satmayan bu harika albümün değeri, Steve Vai tarafından anlaşılmış. Childhood, mükemmel Come Together yorumlaması, Stranger in Moscow, Earth Song ve belki de en önemlisi Little Susie gibi şaheserlerin sanatı sokaktan geçen adamın anlayabilmesi için çok fazla. Jackson’ın hayranları bile onun sanatını anlayabilmekte çok yetersiz, çünkü o birçok şarkısını, insanlara kendini tanıtabilmek, Dünya’mız ve insanlık için yazdığı şarkıları insanların dinleyebilmelerini, bilebilmelerini sağlamak için yazdı. Bad şarkısı için Bad albümünü alanlar, Man in the Mirror’ı da dinledi, Jam için Dangerous albümünü alanlar, Heal the World’ü, Keep the Faith’i dinledi, Scream için HIStory’i alanlar Money’i, Tabloid Junkie’yi, Earth Song’u dinledi, Unbreakable için Invincible’ı alanlar, The Lost Children’ı, Cry’ı dinledi ve belki de Dünya görüşleri değişti..Michael’ın amacı da buydu, halkın daha kolay kavrayabilecekleri sanat eserleriyle reklam yaparak, mesaj veren ve daha sanatsal olan eserlerine kendilerini yönlendirmek. Bazı güçlerce gizlenmeye çalışılmış "We've Had Enough" şarkısını araştırmanızda da fayda var. Not: Michael Jackson'ın karakalem çizimlerini [http://www.michaeljacksonart.com/categories.php?cat_id=13] ve küçümsenmeyecek oyunculuk yeteneğini konu dışında tutuyorum [Öne çıkanlar: Martin Scorsese yönetmenliğindeki 18 dakikalık "Bad" klibi, senaryosunu Stephen King'le birlikte yazdığı 40 dakikalık "Ghosts" filmi, 13 dakikalık "Thriller" klibi ve uzun metrajlı "Moonwalker" ve "The Wiz" filmleri].

Steve Vai Bkz: http://www.youtube.com/watch?v=XBd4QXrEPHA
http://www.youtube.com/watch?v=xo9Bxewyrhc