2 Haziran 2010 Çarşamba

Türkiye'deki sistemle seçilen öğrenci, vatana millete hayırlı olacak öğrenci mi?


Konuya balıklama dalıyorum, Mimar olacak adamın biyolojiye, doktor olacak adamın geometriye ne ihtiyacı var? Lise 2'de sayısal, eşit ağırlık seçimi yerine sayısal'ın fen dallarından biri seçilme daha mantıklı olmaz mı? Olur. Zaten denecek o kadar söz var ki, eşit ağırlık öğrencisi fen görmezken biz(sayısal mağdurlar) neden edebiyat görüp dururuz haa?
Hangi derse çalışacağımızı şaşırdık artık, LYS sistemini getirip, ders ağırlıklarını değiştirsen ne olacak? Mimar olacak adam yine biyoloji çalışmak zorunda.
Onu da geç, şahsen fizik severim ama bu müfredata konan konular ne böyle yahu, lityumun 2. yörüngesiyle hidrojenin 1. yörüngesindeki enerjilerin oranını bile buluyoruz maşallah. Peki bu soruları yapan öğrenciler zeki öğrenciler mi? Hadi hareket, iş güç enerji, yani mekanik konularında bir mantık ar, ama bunları en iyi yapan öğrenci inek öğrenci. Seçilen öğrenci de mantığını, hayal gücünü iyi çalıştırmasından çok, otlamayı ve geviş getirmeyi iyi bildiğinden dolayı kazanıyor.
Sınavsız olsa da olmaz, bu ülkenin öğretmenlerinin vereceği okul notlarına da güven olmaz, bana notum kadar sözlü verir, başkasının notunu 30-40 arttırır. Benim çözüm önerim (Sadece sayısal öğrenciler için yazıyorum, diğerlerini de sen yorumla m.e.b. ve ösym) Her sayısal öğrencisi 1 ya da 2 ders fen dersi görecek, bu dersler, istediği meslek dalına göre yoğunlaştırılacak. Örneğin tıp isteyen birisi 10. sınıftan itibaren sadece biyoloji ve kimya görecek, mühendislik isteyense matematik, fizik ve kimya, seçilen dalın ders ağırlıkları da öneme göre ayarlanacak. Yani konu dağılımı değiştirilecek. Mimar olan fizik, matematik, geometri görecek, örneğin fizikte 12. sınıf konularının hiçbirini görmesine, matematiğinin de çok yoğun olmasına gerek yok. ÖSYM ve MEB bunu benden iyi ayarlayabilir ama yeter ki öğrenciler illallah desin, demeyen bizim olsun mantığıyla, bu ülke hiçbir yere gidemez. Sanki benim yazdığım yazıyı biri görcek haa. Olsun, ben yine de yazayım.

1 Haziran 2010 Salı

Michael Jackson çocuk tacizcisi miydi?


Tüm aşağılık insanlar, parayı kolay yollardan kazanmak isterler, bu durum onları cehenneme yaklaştırsa da umurlarında değildir.
Acaba Michael Jackson çocuk tacizcisi miydi? Evliliklerini bu dedikoduları örtbas etmek için mi yaptı? İnsanlara insanlık ve dünya adına mesaj veren şarkılarını sadece insanların kendisi hakkındaki kötü düşüncelerini değiştirmek için mi yazdı? E ne de olsa ateş olmayan yerden duman çıkmaz... Ama para çıkacak yerden öyle bir duman çıkartırlar ki, önünüzü göremezsiniz.
Michael, ilk "mesaj"lı şarkısını 1985'te yazdı(ilk taciz olaylarından 8 yıl önce), insanların sevme kaygısını hiç taşımazken, hatta dünyanın en sevilen insanıyken yazdı. Bu şarkıyı yazmasındaki amaç Afrika'daki çocuklar için bağış toplamaktı, USA For Africa grubunu bir araya getiren, Michael, Lionel Richie ve Quincy Jones, bu konuda büyük işler başarmıştı ki bu sene bu şarkı günümüz sanatçıları tarafından yeniden yorumlandı ve Haiti'ye yardım yapıldı. 1991'de de Dangerous albümüne, yazdığı "Heal The World" şarkısını koydu. Bu şarkı da gezegen ve barış adına anlamlı mesajlar taşıyordu. Dangerous albüm kapağında da Michael, çocukları ve dünyayı korumayı görev bildiğini, onları elinin üstünde taşıyarak gösteriyordu.
1993'e kadar her dönemde insanlar Michael'ın çocukları çok sevdiğini biliyorlardı. 1993'te Michael'a ilk suçlama yapıldı. Michael'ın, komşusunun oğlunu taciz ettiğine yönelik davada Michael kanıt yetersizliği değil, kanıtsızlıktan dolayı beraat etti ancak yine de komşusuna belli miktarda tazminat ücreti ödemişti, komşu Chandler ailesi zengin zengin yaşadı yıllarca, taa ki 25 Haziran 2009'da, Michael öldükten birkaç gün sonra, baba Evan Chandler'ın tek kurşunla intiharına kadar. Aynı günlerde "taciz edilen" Jordan Chandler da Michael'ın aslında onu hiç taciz etmediğini, babasının bu oyunu para için başlattığını ve o yıllardaki dava sırasında Michael'ın kendisine "Şimdi itiraf edemiyorsun biliyorum ama bari ben ölünce gerçekleri söyle" dediğini belirtti.
Aşağılık Tom Sneddon'un kışkırtmalarını, 2003'te ipucu yaratmak için Gavin Arvizo'ya yaptırılanları(ve şu an anne Janet Arvizo'nun dolandırıcılıktan yargılanmasını), dava sırasında Michael'ın odasına kasten konulduğu kanıtlanan; çocukların parmak izinin bulunduğu porno dergileri ve bütün bu iftiraların illuminati ile ilişkisini araştırın. Bütün bu taciz dedikodularının ne kadar palavra olduğunu kendiniz araştırarak öğrenin de kendi kendinizi geliştirdiğiniz için biraz huzur duyun.
Birazı benden olsun:
http://trashselector.com/evan-chandler-i-lied-for-my-father-im-sorry-michael/
http://www.gopetition.com/petitions/convict-janet-arvizo.html
http://www.hurriyetport.com/news/124/ARTICLE/15606/2009-11-19.html
http://www.uludagsozluk.com/e/5488880/

Vitiligo Nedir? Michael Jackson tenini beyazlattı mı?


Resmi görüyor musunuz, bu hastalık ne kadar küçük yaşlarda baş gösterebiliyor, Michael Jackson'da ise 23-24 yaşlarında meydana çıkmış.
http://www.istanbulhaber.com.tr/haber/vitiligo-hastaligi-ve-michael-jackson-8164.htm
http://en.wikipedia.org/wiki/Vitiligo
Michael'ın baba tarafından gelen bu hastalık, dünyada yüzde bir oranında rastlaniyor. Uzun bi açıklama yapmama gerek yok sanırım, benden daha güzel açıklayan birisi var:http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=48098
Michael'ın dudağına ruj sürmesi bu hastalıktan dolayı, çünkü dudağının renk pigmentleri de hastalıktan dolayı yok olmuş. Okuyun artık okuyun, adam neler çekmiş siz hala kendini beyazlattı der durursunuz.

Düzenleme: Bülent Ersoy kendi isteğiyle kadın oldu ve kendisini hep doğurganlık özelliği olmayan kadın diye tanıttı, çünkü bunu kendi isteğiyle yapmıştı, bundan memnundu.
Michael'sa kendisini hep siyah olarak tanıttı, bununla gurur duyduğunu söyledi. Böyle bir kompleksi olsaydı, bunu söyleyecek bir içgüdüye öyle ya da böyle sahip olamazdı.